Rahmetli Veli ağabeyinin (Altınkaya) deyimiyle “sorumsuz medya” siteleri icat olduktan sonra mertlik de bozuldu.
Türkiye’de internet kullanımı oldukça yaygın.
Bir facebook, twitter vs. sayfası açan kendini “bilge abidesi”olarak görüyor.
Önüne gelene sallıyor.
Önüne gelene çamur atıyor.
Dahası önüne gelene hakaret ediyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de topluma “ayar vermede de”üstlerine yok.
Hayatlarında belki de hiç görmedikleri ve göremeyecekleri insanları eleştirme ve yerin dibine sokma gayretleri de cabası.
Aslında bu toplumun en büyük kanayan yarasıdır.
Farkında mıyız, kesinlikle hayır!
***
Toplumsal olarak eleştirel yönümüz ağır basıyor kabul edelim bu gerçeği.
Herkeste bir negatiflik, bir beğenmemezlik, empati yapmadan boyundan büyük laflar sarfetme almış başını gidiyor. Bu konuda ne güzel söylemiş Goethe: “Bizi en sert eleştiren kimdir? Ümitsizliğe uğramış bir merak...”
Pekala şu sorudan başlayalım o halde.
Eleştiri nedir?
İşte sözlük anlamı: Bir düşüncenin, bir yargının, bir yapıtın doğruluk ya da yalnışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek için onu incelemek. (Alıntıdır)
Peki biz ne anlıyoruz eleştiriden?
Şiddetli tenkit, acımasızca sözler sarfetmek, fikir sahibi bile olmadan ahkam kesmek, işi büyütüp kavgaya kadar götürmek o da eşittir seviyesizlik...
Burada söz konusu kişiler kesinlikle bu işten para kazanan ve kendilerine bu konuyu iş ve meslek edinmiş, kendilerini alanlarında yetiştirmiş aydın, okumuşlar değil.
Yakınlarımız, hatta bazen en sevdiklerimizdir söz ettiğim. En çok onların sözleri burkar çünkü yüreğini insanın... İnsan önce kendini tanımalı.
Kendini yaşı kaç olursa olsun geliştirmeli, öğrenmenin yaşı da yok ayıbı da.
Kendinde olmayana hasetle bakmamalı.
Kendi yapamadıklarıyla yapabildiklerini ayırt edebilmeli.
Yapmak istediklerini geçekleştirmek için çaba sarfetmeli.
Büyük laf etmemeli.
Bilmediği konuda düşüncesi olmadığı halde konuşmamalı.
Eleştiri yapabilecek bir insan, konu ne olursa olsun, eleştirilecek kişiden bir gömlek üstün olmalı ki söyleyecekleri değer görsün.
Karşıdakinin hevesini kırmamalı, eğer geçekten ortada yanlış bir şeyler var ise, aşağılamadan doğruya sevk etmeli. Rekabetçi olmamalı. Açık yüreklilikle ve yüce bir gönülle güzeli de takdir edebilmeyi bilmeli.
Teşvik edebilmeli. En önemlisi fiziksel eleştiriden kaçınılmalı...
Kendisinin başaramadıklarını başkalarının başardığını görüp, “acaba nasıl yapmış, ben niçin yapamadım” - düşüncesi içinde acı içinde kıvranıp kendi kendini yiyip bitiren zavallılardır...
Velhasıl eleştirinin sınırını iyi ayarlayalım, nitekim eleştirmek zor zanaattir, durulması gereken yerde durmak, tehlikeli sularda gezmemek gerek.
Hele de yaşadığımız şu süreçte buna çok dikkat etmek herkesin zorunluluğu olmalı.