Maymun Çiçeği Virüsü Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Hastalığın, genellikle virüsü taşıyan hayvanların bulunduğu tropikal yağmur ormanlarına yakın bölgelerde görüldüğünü belirten Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Nur Özdoğan, enfekte kişilerin virüsü insanlardan insanlara da bulaştırabildiğine dikkat çekerek Maymun Çiçeği Hastalığı'nın yayılma yolları ve korunma yöntemleri hakkında detaylı bilgiler aktardı.
Maymun çiçeği virüsünde iki farklı genetik suşu bulunduğunu belirten Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Nur Özdoğan, Orta Afrika'da görülen suşun daha şiddetli hastalıklara yol açtığını belirterek açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Virüs, genellikle enfekte hayvanlardan insanlara bulaşmakta olup, vücut sıvıları, ciltteki lezyonlar, solunum damlacıkları ve kontamine nesneler yoluyla insanlara geçebiliyor. Ayrıca hastalık insanlardan insanlara da yayılabiliyor. 2022'deki salgında, cinsel ilişki sırasında yakın temasın virüsün yayılmasında önemli bir rol oynadığı görülüyor. Kongo’da devam etmekte olan güncel salgında ise hem cinsel yolla, hem de ev içindeki yakın temasla bulaşma olduğu biliniyor. Hastalığa yakalanan kişiler, vücuttaki tüm lezyonlar iyileşene kadar bulaşıcı kabul ediliyor; bu da genellikle 2 ila 4 hafta sürüyor. Ayrıca birçok hayvan türünün maymun çiçeği virüsüne duyarlı olduğu bilindiğinden, virüsün insanlardan hayvanlara yayılma potansiyeli var. Hastalığı doğrulanan kişiler, evcil hayvanlarla (kedi, köpek gibi) ve çiftlik hayvanlarıyla yakın fiziksel temastan kaçınmalı.”
ATEŞ, BAŞ AĞRISI, KAS AĞRISI YAŞAYANLAR DİKKAT!
Maymun Çiçeği Hastalığı'nın kuluçka süresi 5 ila 21 gün arasında değişiyor. Hastalığın başlangıcında ateş, baş ağrısı, lenf düğümlerinin şişmesi, kas ağrısı gibi semptomların görüldüğünü, bu belirtilerin 2 ila 4 hafta süren deri döküntülerini takip ettiğini söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Fatma Nur Özdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Döküntüler genellikle su dolu kabarcıklar şeklinde ortaya çıkıyor ve yüz, avuç içi, ayak tabanı, kasıklar, genital ve anal bölgeleri etkileyebiliyor. Maymun Çiçeği Hastalığı'nın komplikasyonları arasında şiddetli bakteriyel enfeksiyonlar, beyin iltihabı, kalp kası iltihabı ve zatürre bulunuyor. Hastalığın ölüm oranı %0 ila %11 arasında değişiyor. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde bu oran daha yüksek olabiliyor. Gebelerde, küçük çocuklarda ve altta yatan hastalık ya da ilaç kullanımı gibi bağışıklık sistemini zayıflatan durumlarda bu oran daha da yükselebiliyor.”
HASTALIK ŞÜPHESİ HALİNDE SAĞLIK KURULUŞLARINA BAŞVURULMASI ÇOK ÖNEMLİ!
Hastalığın tanısında en güvenilir yöntemin, döküntülerden alınan örneklerin PCR testi ile incelenmesi olduğunu belirten Uzm. Dr. Fatma Nur Özdoğan: “Maymun Çiçeği Hastalığı'nın spesifik bir tedavisi bulunmamakla birlikte, semptomlara yönelik destekleyici tedaviler uygulanıyor. Hastalığın önlenmesi ve kontrolü açısından bulaş yollarının ve semptomlarının bilinmesi ve hastalık şüphesi halinde sağlık kuruluşuna başvurulması çok önemli. Enfekte kişilerle veya kontamine malzemelerle yakın temastan kaçınılmalı. Hasta bakımı sırasında, ister sağlık kuruluşunda ister evde olsun, eldiven ve diğer kişisel koruyucu giysiler ve ekipmanlar giyilmeli. Hasta veya ölü hayvanlarla temastan kaçınılmalı ve hayvan eti içeren tüm yiyecekler yenmeden önce uygun şekilde pişirilmeli” dedi.
ÖNCESİNDE ÇİÇEK AŞISI OLANLAR HASTALIKTAN KORUNABİLİRLER
Çiçek hastalığına karşı geliştirilen aşılar, Monkeypox virüsüne karşı %85 oranında koruma sağladığını belirten Uzm. Dr. Fatma Nur ÖZDOĞAN sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
“Öncesinde çiçek aşısı olanlar hastalığı daha hafif geçirebilirler ya da hastalıktan korunabilirler. Çiçek hastalığına karşı önceden aşı yapıldığının göstergesi olarak üst koldaki aşı izi kabul edilebilir. Ancak çiçek aşıları günümüzde klinik kullanımda değil. Maymun çiçeğinin önlenmesi amacı ile yeni geliştirilen bir aşı, ABD Gıda ve İlaç Ajansı (FDA) ve Avrupa İlaç Ajansından (EMA), 2019’da kullanım onayı almış durumda ve klinik kullanımı ise iki doz şeklinde.”